Daisypath Happy Birthday tickers

31 Aralık 2009 Perşembe

Beyin :((


Zaman zaman değişiklik yapma ihtiyacı duyar ya insan, bulunduğu ortamdan kaçıp gitmek ister ya -çok uzaklara- kendinin bile bilmediği bir yere. İçinde kaybolup gittiğimiz, göz göre göre bomboş nesiller yetiştirdiğimiz, her ders kitabımı açışımda içimi acıtan bu dünyadan bir anlıkta olsa kaçmak istiyor insan.Çünkü bunalıyor, yapılan haksızlıklara, menfaat uğruna değerli insanların harcanmasına, disiplinsizliğe, üniversitelerde özellikle vurgulanan "Motivasyon"un "M"sinin bile uygulanmamasına, "banane"cilik anlayışına katlanamıyor artık bu beyin.

29 Aralık 2009 Salı

Teettee :)

Büyüdükçe, seninle iletişimimiz arttıkça vakit geçirmek daha çok zevk vermeye başladı. Senden ayrı kaldığım zamanlarda kızım seni çok özlüyorum. "Annii" sözcüğünün anlamının farkında olman, kelimeleri telaffuz ederken dilinin dönmeyişi sonucunda o kelimelerin söyleyişinin değişmesi, insanın içinin sana daha da kaynamasını sağlıyor.
Hatay'da okuyan teyzenin yılbaşı tatili için gelmesi bizim pabucumuzu dama attırdı. Teyzeden ayrılmak istemiyosun kuzum, "tettee" diyerekten arkasında dolanıp duruyosun, teyze de hiç kıramadığı için seni,oyunlar oynatıp, çocuk ruhuna hitap edecek davaranış ve konuşma şekilleri sergilediğinden bağlanıp kaldın ona. :)(Sınıf öğretmenliği okuması iyi oldu teyzenin)Anne-baba unutuldu o varken.
Her gördüğümüz varlığın adını söylediğimizde sende onu söylemeye çalışıyosun. Kavramların bir karşılığı olduğunun farkındasın ve bunu bizimle paylaşıyosun.
Bir insanın ay ay hangi gelişim evrelerinden geçtiğini görmek şaşırtıcı ve bir o kadar da mutluluk veren bir durum.

9 Aralık 2009 Çarşamba

Duru Bebek ve The Wheels On The Bus

Duru Kız'ın bebekliğinden beri(Tabi bebeklik derken şunun şurasında 6-7 ay öncesinden bahsediyorum :))severek, neşeyle dinleyip izlediği,"açç, açç" diye özellikle açtırmak istediği "Baby Einstein" serisinin "on the go" videosunun içinde bulunan o şirin "wheels on the bus" şarkısının hayranı.Çocukların yaptığı hareketleri birlikte yapıyoz ve onlarla birlikte şarkı söylemeye çalışıyoz. Müziğin sesini açıp kendince zıplamaya çalışıyor(ne kadar bu zıplama olayı başarısız olsa da)dizlerini kırarak. El çırpıp heyecanla başlıyoz oynamaya. Zevkle dinleyip izlediğin şarkı bebeğim.

3 Aralık 2009 Perşembe

Çocuk yaşadıklarından öğrenir…


Eğer bir çocuk eleştiriyle yaşarsa,kınamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk düşmanlıkla yaşarsa, savaşmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk utançla yaşarsa, suçlu hissetmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk hoşgörü ile yaşarsa, sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk övgüyle yaşarsa, değer vermeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk alayla yaşarsa, utanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk adil yaşarsa, adaleti öğrenir.
Eğer bir çocuk güvenceyle yaşarsa, inanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk dürüstlükle yaşarsa, doğruyu öğrenir.
Eğer bir çocuk yüreklendirmeyle yaşarsa, kendine güvenmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk arkadaşlıkla yaşarsa, dünyada sevgiyi bulmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk onaylamayla yaşarsa, kendinden hoşlanmayı öğrenir.

Çocuğumuzun her istediği yapılmalı mı?


Çocukların tüm istekleri hemen karşılanıyor.Emek vermeden, yorulmadan ve hak etmeden her istediğini elde eden bir nesil oluştu. Her istediği anında karşılanan bu nesil ne yazık ki mutlu değil. Memnuniyet eşikleri çok yükselen bu çocukları anne babalar ne yazık ki mutlu edemiyor.
Her isteği karşılanan çocukların mutlu olacağı düşüncesinin yanlış olduğu anlaşıldı. Anne babaların çocuklarına karşı nasıl davranması gerektiği konusunda uzmanlar farklı düşünüyor.

NP GRUP Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden uzman çocuk ergen psikiyatristi Dr. Serdar Alparslan moralhaber.net'e bu konudaki düşüncelerini anlattı:

Çocuklar artık hiçbir şeyden mutlu olmuyor. Bir şeyi ebeveyninden ısrar ve heyecanla istemesine rağmen alındıktan kısa bir süre sonra onu bırakıp başka bir şey istemeye başlıyor. İşte bu ısrarlı istekleri artık karşılamakta zorlanan ve ruh sağlığı bozulan anneler buna çözüm aramak için bizlere başvuruyor.
Çocuğunu mutlu edemediğinden yakınan anne babalara artık çok sık rastlıyoruz. Ebeveynler bize durumu aktarırken; genellikle "Her istediğini alıyoruz, sorun nerede anlayamıyoruz" diyerek yakınıyorlar.
Bizlere bu şikayetlerle gelen anne babaların çocuklarının her istediğini yapmanın aslında çocuk eğitiminde hatalı bir davranış olduğunu bilmelidirler. Çocuk eğitiminde anne ve babanın amacının ileriki hayatında zorluklarla baş etmeyi başaran, mutlu olan ve çevresine de bunu yayan, üretken birer fert yetiştirmek olmalıdır.
Bunun gerçekleşebilmesi için çocuğun bazı kuralları öğrenmesi gerekir. Çocuk isteklerini erteleyebilmeli. Eğer gerekirse isteklerinin gerçekleşebilmesi uğrunda mücadele etmeyi küçüklüğünden itibaren öğrenmelidir.

İç disiplin olmalı
Çocuk isteklerini elde edebilmek için bir iç disipline sahip olmalıdır. Her isteği hemen yerine getirilen çocuklar hayatta pek çok zorlukla karşılaşırlar. Her şeye kolaylıkla sahip olabildiklerinden isteklerinin peşinde koşmayı ve zorluklarla baş edebilmeyi öğrenemezler. Dolayısıyla da sahip oldukları şeylerin değerini genellikle bilemezler. Ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde de çevresindeki insanlardan aynı şeyleri beklerler. Alıştıkları şekilde her isteklerinin itirazsız yapılmasını isterler. İşte ileriki yaşamda bu çoğunlukla mümkün olmaz ve o zaman sorunlar başlar. Ardından hayal kırıklıkları gelir, depresif durumlar söz konusu olur. Bu şekilde büyüyen çocuklar evinde eşiyle, işyerinde iş arkadaşlarıyla sağlıklı ilişkiler kurup geliştiremezler.

Çocuk kendini denetlemeyi öğrenmeli
Disiplinin maksadı nedir? Disiplinden maksat çocuğu katı kurallarla bir kalıba sokmak olmamalıdır. Buradan hedeflenen şey çocuğun kendi kendisini denetlemeyi öğrenmesini sağlamaktır. Çocuğa eğitim verilirken sevgi ve saygı çerçevesinde yaklaşılmalıdır. Tutarlı ve yeri geldiğinde esnek davranılmalıdır. Bu ileri yaşamı için çok önemlidir.
Hem anne babalar hem de öğretmenler çocukların hata yapabileceği unutulmamalıdırlar. Çocuklara kimi hatalarını görüp düzeltebilmesi için fırsatlar verilmelidir. Bunların öğrenilen şeyler olduğu unutulmamalıdır.

Eğitimde her zaman aşırılıktan uzak durulmalıdır. Katı ve sadece cezaya dayalı bir yaklaşım çocuğun anne babaya karşı öfkeli ve tepkisel davranmasıyla sonuçlanır. Ayrıca çocuklar bu yanlış yaklaşım sonucunda pasif ve özgüveni az kişiler olarak yetişirler.
Şunu da unutmamalı anne babalar. Aşırı serbestlik ve sınırsız imkanlar sunmak da yararlı değildir hatta sakıncalıdır. Tüm olumsuz davranışlarının tolerans ile karşılandığı hoş görüldüğü bir ortamda büyüyen çocuk doyumsuz olur. Bu çocuklar sosyal ortamlarda uyum güçlüğü yaşarlar.
Yetişme devresinde gördüğü ilgi ve serbestliği göremeyen çocuklar yetişkinlik dönemlerinde sinirli ve hırçın, söz dinlemeyen birer fert olurlar. Bu da beraberinde dışlanmayı ve mutsuzluğu getirir.

Anne baba tutarlı davranmalıdır
Çocuğun doğruyu ve yanlışı öğrenebilmesi için neyi yapabileceği ve neyi yapmaması gerektiğini öğretmek ve bu konuda tutarlı olmak anne babanın görevidir. Çocuk eğitiminde yapılan hataların başında bu eğitimin yanlış verilmesi gelir. Bazen ebeveynler çocuğumuz hayatı öğrensin, kolaya alışmasın diye düşünerek gereksiz bir katılık sergileyebilirler. "Biz çok zor şartlar altında yaşadık, sen de az ile yetinmeyi öğren" diyerek çocuğa yaşıtlarının sahip olduğu bazı olanakları sağlamamak çocuğa haksızlık etmek olacaktır. Eğer bir konuda bir çocuğa kısıtlama getirilecek veya istekli olduğu şey alınmayacaksa bunun makul bir sebebi olmalıdır. Çocuğa bu durum onun anlayabileceği bir dille anlatılmalıdır. Beklenilmesi gerekecekse bu sürenin ne kadar olduğu da çocuğa söylenmeli, gerçekleştirilemeyecek vaatler verilmemelidir. Aksi takdirde çocukta güvensizlik duyguları ortaya çıkacak ve çocukta ebeveynlere karşı öfke oluşmasına sebep olacaktır. Bu da ebeveyn çocuk ilişkisini olumsuz etkileyecektir. Çocuğuna "hayır" kelimesinin anlamını öğretemediğinden yakınan birçok kişinin temel sorunlarından biri de tutarsız söylem ve davranışlarda bulunmalarıdır. Bir gün evet dediğine yarın hayır diyen bir anne babanın çocuğu da ikilemler arasında kalır. Tutturmalar baş gösterir.

KAYNAK: http://www.moralhaber.net/

Bunu bir ara Duru'da -bebek olmasına rağmen- yaşadığım için buraya koymak istedim. Etrafında ne kadar çok eğleneceği şey olsa da hiçbir şeyden mutlu olmuyodu ve maalesef o an annelik içgüdüsüyle hareket ettiğim için sürekli "bebeğimi nasıl mutlu ederim" çabası vardı; fakat bunun sonradan ne kadar yanlış olduğunu Duru'nun memnuniyetsiz tavırlarından sonra fark ettim ve önlemimi alarak elindekilerle de mutlu olabilmeyi öğrenmesi gerektiğini anladı. Daha bebekken bile çocuklarda bu tarz durumlar ortaya çıkabiliyosa ki -bizzat yaşadığım için biliyorum- onların tatminsiz, mutsuz bireyler olmasını da engellemek yine bizim elimizde.

Duru'nun Kelime Dağarcığı -II-

Gün geçtikçe yeni yeni kelimeler öğreniyoruz ve bunları söylerken de çoookk tatlı bir hal alıyor minik dudağımız.
Yeni kelimelerimiz: "Haaaapp" (A'lar uzatlıp "p"ler baskılı söyleniyor.)
"Öpgüm"("g" yi nazal n kullanarak söylüyor hanım.)
"Açç" (Ne görüyorsak onu açmamız gerekiyor)
"Ett" (Eti seviyor kızım, çok şükür babası gibi değil!)
"Halii" (Ayağımızı yere vurarak halının adını söylüyoz)
"Allâh"(İkinci "a"yı ince "a" kullanarak söylüyoz)
Not: Anneanne namaz kılarken onun önüne geçip secdeye gitmesini engelleyen minik kızım Duru eline tesbih aldığı anda yere başını koyup namaz kılma girişiminde bulunuyor. Çok komik ve çok tatlı görünüyosun meleğim benim bunları yaparken.

Duru Büyümüş Kurban Bayramı Görmüş

Bir varmış bir yokmuş...Ülkenin birinde Duru adında güzel mi güzel şeker mi şeker bir bebek prenses varmış...
Bir bayram daha geçti, dinî vecibeler yerine getirilerek kurbanlar kesildi, akrabalar ziyaret edildi, "domuz gribi" bu seneye damgasını vurduğu için öpüşmeler bir dahaki bayrama ertelendi. Duru, elinde pirzolayla dolaşarak onun için -bol neşe, kahkaha, ilgide en üst seviyede olma, gezme- anlamına gelen kurban bayramını dolu dolu geçirdi ve böylece uzun bir tatili de hastalıktı, kurbandı vs. derken geride bırakmış olduk.