Daisypath Happy Birthday tickers

27 Nisan 2011 Çarşamba

Duru Okulda


Anneannenin haftaiçi acil işinin çıkmasıyla sen bir günlüğüne bana kaldın ve seninle o gün okula gittik. Derslere girdin, tenefüste anasınıfının parkında çocuklarla oynadın. Semra teyzen, Serpil teyzen, Raziye teyzen seninle ilgilenince fazla zorluk çıkarmadın bana. Bir Beden Eğitimi dersinde, bir anasınıfında, bir Bilgisayar dersinde, bir benim sınıfımda bulundun. Çok akıllıydın melek kızım, aferin sana.Hiç de canın sıkılmadı, etrafında çocuk kaynayınca önce ne yapacağını şaşırdın, sonra rahatlıkla uyum sağladın o kalabalığa ve attın kendini çocukların içine. Kâh yazılar yazdın tahtaya, kâh top oynadın dışarda, bir şekilde bitirdik o günü seninle. O gün keyfine diyecek yoktu Duru Hanım. (33 aylıksın)


Benim canım öğrencilerim...

Yüzleri boyamayı seviyorum


Çantamdan yüz boyamı çıkarıp annemle birbirimizin yüzünü boyamaya bayılıyorum, önce annem benim yüzümü sonra da ben onun yüzünü boyuyorum, çok komik oluyoruz. Birbirimize bakıp gülüyoruz ve poz veriyoruuuz.Ben onun resmini çekiyorum, o da benim.Elime aldığım zaman fotoğraf makinesi hiç bırakmayıp arada babamı da çekmiyor değilim hani.O da ne komik poz veriyor ya!:))Ben bu resim çekme işini çok sevdim yaaa, çok komik di mi anne? (2 yıl 9 ay 2 haftalıksın)

Duru ve Papatya falı :)


Şu an yaylada olan Durucuğun halamla yaşadığı bir anıyı aktarmak istedim bloğa.
Halam Duru'ya "hadi gel Duru, annen beni seviyor mu sevmiyor mu yapalım."
Duru, önce anlam veremez halamın bu söylediklerine; sonra halamın, eline bir papatya alıp "Duru'nun annesi beni seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor,seviyor,sevmiyor... şeklinde fal baktığını görünce, bu sefer de o eline bir papatya alıp aynısını yapmaya başlar;tabii küçük bir farkla :))
Annem halamı seviyor, sevmiyor sevmiyor, sevmiyor,sevmiyor,sevmiyor...şeklinde sıralarken en son yaprakta "seviyor"u getirmiş benim kızım :)) Sabahtan akşama kadar elinde papatya, papatya falı bakıp durmuş küçük meleğim.
Sevgi dolu güzel kızım

26 Nisan 2011 Salı

Annee Paaka Gidelim


Sıcakların yavaş yavaş kendini hissettirdiği şu günlerde park maceralarımız da son sürat başladı. Anne, baba okuldan eve gelir, üstünü değişir, üstümüzü değişene kadar "hadi anne, hadi baba!" nidaları eksik olmaz tabi Duru'nun dilinde. Hep birlikte yolunu tutarız parkın, salıncak bu ara favorimiz oldu, bindin mi salıncağa inesin gelmiyor maşaallah. Anne, sallanmayı da öğretince sana "bi aşağı bi yukarı" diye diye doyasıya sallanıyosun salıncakta. Baba bir bankta oturup kitabını okurken seninle ,annen de salıncağın keyfini çıkarır oldu parkta. Parka girişimiz salıncakla başlayıp, kumdan pastalar yapmayla devam edip zıp zıpla bitince akşam eve bîtap düşmüş olarak geliyosun. Biraz pasif dinlenmeden sonra kurulmuş saat gibi başlıyosun tekrar ordan oraya koşmaya, "anne hadi oyun oynayalım" demeye.
Maşaallah siz çocuklar hiç yorulmak bilmezsiniz bunu anladım ve artık yakınmayı bıraktım biliyo musun kızım :))

Yeni dostlarımız Dora ve Sünger Bob


Kayu hayranlığımız son hızla devam ederken şimdilerde Dora ve Sünger Bob hayranlığı oluştu sende. Annecim bi tane dora izlicem ya da hadi çüngee bob izliyelim diyip geçiyosun bilgisayar ekranının karşısına. Dora'yla "hayita hayita" diyerek sende eşlik ediyorsun onların o bölümdeki maceralarına. Yeni yeni kelimeler öğrenmende yardımcı oluyor sana. Bir de çüngee bobumuz var, onu da çok seviyosun; şu ana kadar onu neden sevdiğini anlayamadım;ama gözlemlerim devam ettikçe onu da bulacağım. Doralı ya da sünger boblu bir oyuncak görür görmez sarılıyosun onlara "anne, baba bak, doralı oyuncak ya da çüngeee boblu oyuncak, alalım mı?" diyerek bizim nabzımızı ölçüyosun.Nadir de olsa inatçılık yaptığın zamanlar oluyor o oyuncaklar konusunda ;ama taviz yok.
Program konusunda seçici olmaya çalışıyoruz ki televizyon bağımlılığı oluşmasın melek kızım da. Şiddet,olumsuz davranışların yer aldığı programlar izlenmiyor evimizde senin uyanık bulunduğun saatlerde. Bazen ortamda ses olsun diye gidip basıyorsun düğmesine TV'nin, sonra da "annecim hadi gel oyun oynayalım" diyerek beni de yanına alıyosun ve başlıyoruz evcilik oynamaya.

1 Nisan 2011 Cuma

Uzun bir ara

Duru'yla yaşadıklarımız ayrı bir hikaye olmasına rağmen bir türlü oturup da bu yaşanılanları bloğa aktaramamak gibi bir sorun yaşıyorum. Ya yorulup erkenden yatıyorum ya da okulla ilgili mevzularla ilgileniyorum ya da kendimce bahaneler üretiyorum sanırım.
An geliyor cimbit saçlarını bağlatıp şeker kız candy oluyosun ve şirinliğin bir o kadar artıyor, an geliyor ne saçına ne de giysilerine laf söyletmeyip kafana göre takılmaya çalışıyorsun.Biz de anlamıyoruz bu ruh hallerini, 2 yaş sendromu deyip geçiyoruz;ama bazen beni çileden çıkartmadığın zamanlarda olmuyor değil. Şimdilerde resimli bluz modası çıkardın, bluzunun üstünde mutlaka resimler olacak yoksa yok, giymemek için savaş çıkarıyosun. Sabahın bir vaktinde çıt çıtlı atletinle dışarıya çıkıp asla "ben üşüdüm" demiyorsun inadından.(sırf resimsiz bluz giymemek için bütün bunlar) Geçenlerde Seda teyzenin bize geldiği bir gün yaptın yapacağını.Üsütnde turuncu baskılı bir bluz, altında mor, cepli bir pantolon, bunların üstüne de pembe bir elbise giymek istedin ve giydin. Bu görüntüye Sedoş tabbiki çıldırdı, "bu ne ben bununla asla okula gitmem" diyerek sana binbir dil dökme ve yoğun bir telkin sonrasında üstündekilere biraz çeki düzen verdi. Sonra da verdi bana lafı "çocuğun neden bu kadar zevksiz olduğu belli" diye. "çocukların bu dönemde estetik bakış açısı gelişmemiştir, o yüzden kendi kararlarını kendilerinin vermesi açısından giyimine fazla karışmadığımızı, toplum ne der düşüncesini Duru doğduktan sonra bıraktığımızı..." diyerek anlatmama rağmen dinlemedi beni Okul Öncesi Öğretmenim Sedoşum. Bunu da tüm okulda anlattı şeker arkadaşım, hadi bakalım seninde bebeğin olsun görürüz şekerim :))) (32 aylıksın)