Daisypath Happy Birthday tickers

28 Ocak 2010 Perşembe

Güya tatile girdik :((

Bir hevesle beklediğim şu tatilin tadını çıkaramadan tatil bitecek ona üzülmeye başladım yaaa:(( Tatilin başlamasıyla havalar da soğudu,ayaz kesiyor ortalık. Dışarı çıktığından da bişi anlamıyor insan. Bir an önce eve atayım kendimi diyorsun, çocuk olunca da daha bir tedbirli olmaya çalışıyosun. Klimalar hak getire bu soğuğa, 24 saat çalıştıkları halde "ıııhh" ayaklarını ısıtmıyor. Böyle zamanlarda sobayı arıyor insan. İçinde çıtır çıtır odunlar yanarken kenarına bir minder atıp minderin üstünde kedi gibi büzüşerek ısınmayı özlüyor insan.
"Benim tatilimi bu soğuk havalar mahvetti" diyerek tümcemi bitirirken çok sevdiğim şairlerden Orhan Veli'yi anmadan geçmeyelim ama di mi? :)

BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

ORHAN VELİ KANIK

25 Ocak 2010 Pazartesi

Yeni ve Samimi Bir Arkadaşlık Oluştu Bugün

Bugün sıcak bir o kadar da samimi diyebileceğim üç kişiyle tanıştık. Sosyal ilişkilerin zayıfladığı, sohbet edecek, ortak değerlere ve konulara sahip insanların az bulunduğu şu zamanda asyaselda bloğunun sahibi Selda ve ailesiyle tanıştık bugün. Her türden duyguyu yaşadım desem yalan olmaz sanırım; heyecan,mutluluk,şaşkınlık,hüzün...
Sanal alemde kurulan arkadaşlıkların gerçek hayata taşınabileceğini görmek çok güzel ve ilginç bir deneyimdi benim için.
Selda'nın tatlişkosu Asya'nın konuşmaları, "Küçük Ayşe, mini mini bir kuş"şarkılarını söylemesi, oyun oynaması hepsi ayrı bir tiyatroydu hepimiz için. Maşaallah Asya'nın canlısı çok şeker çoook...
Duru Kız'la Asya önce birbirlerine alışamadılar, sonradan sonraya onlar da muhabbet etmeye,oynamaya başladılar.(arada bir eşyaları paylaşamadıkları zamanlar da olmadı değil hani;ama o krizler de küçük müdahalelerle atlatıldı. :))
Samimi bir arkadaş kazandım. Sorun şu ki; bu birliktelik kısa sürdü, inşaallah bir dahaki sefere daha uzun vakit geçiririz Mucit Annemiz Selda. :)Senden çok şey öğrenmem gerek...

24 Ocak 2010 Pazar

Karneleri dağıttık

Okulda dillere destan Müdür Yardımcımız Mehmet Bey'in temkinli davranıp notları flash belleğe kaydetmesi ve pazartesi günü salı günü karneyi çıkarmaya başlaması sonucunda tam gününde sorunsuz bir şekilde, karnelerimizi öğrencilere dağıttık.
Ne kadar tatilimiz çok diye öğretmenlere sürekli laf atılıp, yatarak para kazandığımızı söyleseler de bu tatilleri öğretmenlerin hak ettiğini düşünüyorum. İnsanlar 1 çocukla uğraşamazken biz sınıfta 45 çocuğun kırk beşiyle de ilgilenmek durumundayız ve bunu toplumumuz çok basit bir olay gibi görerek bize taş atıp duruyor.
Gördüklerim ve yaşadıklarım sonucunda şunu söylüyorum:"Kim ne derse desin öğretmenler tatilleri hak ediyor kardeşim."

18 Ocak 2010 Pazartesi

Çİİ LALALAAA

Duru, bu aralar "çiii" "lalalaa" diye diye geziyor ortalıkta :) "Çii lalalaa" Yeliz halanın telefonunda Duru'ya dinlettiği bir şarkı, o günden beri dilimizde dolandırıp duruyoruz bunu. Bu şarkıyı söyleyen de küçük bir kız. Cleopatra Stratan'ın "Numar Pan'La Unu" adlı şarkısı.Bu sevimli kız 3 yaşında ilk albümünü yapmış ve o yaşlarda bir hayran kitlesi elde etmeyi başarmış.Çok sevimli şarkı söylüyor, bu kızı dinlememek elde değil ki hele hele Duru Hanım'ın dilinde de dolanınca daha bir güzel oluyor :))

Yenilikliklerle Devam Ediyoruz

Yine uzun bir ara vermek zorunda kaldım,Sömestr tatiline yaklaştıkça da bizim işlerimiz daha da yoğunlaştı;yazılılar, performans görevleri, proje ödevleri, kanaat notu, davranış notu vs. Hem öğrenciye hem de öğretmene angarya olan şu performans görevlerini gözden geçirmek, ayrı bir işkence zaten.Tamamen kâğıt israfı, öğrenciye hiçbir getirisi yok, öğretmene de tabii. Neyse bir eğitim-öğretim dönemi daha bitiyor. Ne çabuk zaman geçti, hiçbir şey anlamadım.Tek anladığım şey, gelecek neslin umutsuz, bilgi yoksunu, düşünmekten ve yazmaktan aciz bir nesil olacağı?!? Hadi hayırlısı...
Günler geçiyor ve her yeni günde Duru bizim hayatımıza ve kendi hayatına yenilikler katmaya devam ediyor.Kelime dağarcığı genişlemeye "daç(saç),tüüt(türk), baylla(bayrak),ballo(balon),daatt(saat),balii(balık),dağıtt(kağıt)"gibi sözcüklerle dolmaya başladı :))

2 Ocak 2010 Cumartesi

Nerden Nereye :)

07.07.2008 Duru dünyaya gözlerini açar;pamuk gibi bembeyaz,yanakları al al, cennet kokuludur



12 Ağustos 2008 Kızım bir ayın sonunda bana göre dünyanın en tatlısı-objektif olmak gerekirse-çirkin bir kurbağa prensi andırıyordu.(Sütüm yaramıyormuş -nasıl oluyorsa-)



Saçlarımız dökülünce kel kaldık sanki:))



28 Eylül 2008 Okula başladıktan sonra sütümü sağıp biberonla vermeye başlarız, süt iznimi de kullanıp kızımı beslemeye gelirim ve kızım kilo almaya güzelleşmeye başlar -nasıl olduysa sütüm yarıyor mu ne?!?-(gece 1 saat uyuyup hem kızımı emzirip hem de süt sağardım gündüz için. Derste göz kapaklarımı güçlükle açık tutardım, işkence gibi gelirdi bana o dersler.)



19 Ekim 2008 Gelişimimiz devam ediyor, kilomuz ve sağlığımız iyi.



11 Kasım 2008 Saçımız dökülmeye devam ediyor bunun üzerine baban artık "lepiska saçlı kızım" diyerek seni sevmeye başlıyor.



16 Aralık 2008 Ayağından çoraplarını çıkarmaya bayılıyorsun, onları çıkarıp hemen ağzına götürüyorsun, dünyayı keşfetme zamanı :)



11 Ocak 2009 Yastıksız tam oturamıyorsun, dengeni sağlayamadığından yastık olmazsa sağa ya da sola düşüyosun, oturmak büyük zevk veriyor sana;fakat çabuk yoruyor seni. Yeni yeni saçlarımız çıkıyor.



1 Şubat 2009 Desteksiz oturabiliyorsun artık. Arada bir arkaya veya yana düşme gibi kazalar da yaşanmıyor değil :))



2 Şubat 2009 Lepiska saçlarına ilk tokanı taktığım gün. Ne de yakışmış benim güzel, akıllı, minik kuşuma :))



16 Mart 2009 Bizimle kahvaltıya, yemeğe oturmaya başladın artık.Bundan hepimiz zevk alyoruz. Ahh bi de babanın şu sana yaptığı muziplikler de olmasa :))



3 Nisan 2009 İlk ayağa kalkma denemendi ve ben bir yandan düştü düşecek korkusu,bir yandan bu girişimini hayretle karşılama diğer yandan da bunu fotoğraf karesine alma heyecanı ile doluydum.



18 Nisan 2009 Muzu çok seviyordun, şu an hiç yemiyorsun bilmem neden? Saçların nasıl da uzamış bak. Tabii bağlama seviyesinde değil ama bununla da idare ettik :)



16 Mayıs 2009 Yürüme denemeleri, kimi bulursan elini tutup seni yürütmesini istiyordun. Anneannenin çok emeği var kızım sende. Bıkmadan usanmadan beli iki büklüm olup seni sürekli yürütüyodu. Babanın turnuva maçında da durmadın halı saha da şöyle bir tur attın.(O günlerden mi kaldı acaba senin bu "tooopp" sevdan?)



30 Haziran 2009 Kendi kendine yürüme denemeleri yapıyordun, tutunman ve rahat yürüyebilmen için sandalye ve sehpaları düzenlemiştim.



Dışarıda da yürümek istediğin için ayakkabı almak zorunda kalmıştık. İlk ayakkabılarındı, altı yumuşak ve bezdi, Lc Waikiki'den almıştık, minicik ayaklarına deri ayakkabı maalesef o zaman bulamamıştık.



07.07.2009 1 yaşına giriyosun, doğum gününde peri gibiydin.Neler olduğunun farkında değildin, ortalıkta dolanıp duruyordun, şaşkın şaşkın etrafında olup bitenlere bakıp anlamlandırmaya çalışıyodun. Çok güzel ve sevimliydin o gün.



9 Eylül 2009 Bizimle sağlıklı iletişim kuruyosun, ilk kitabın sözcükler ve bunların karşıladığı kavramlardı.Sürekli bana, babana okutuyordun, ilgiyle sende dinleyip, kendine göre bir dille bize kelimeleri söylerken eşlik ediyodun.



11 Ekim 2009 Taklit dönemi, Merak ve Öğrenme güdüsü; babanı taklit ederek bilgisayarla oynuyorsun, her seferinde de bilgisayarda tuhaf değişiklikler oluyor.



15 Kasım 2009 Merak ve öğrenme güdüsü, benim çantamın içindekileri dışarı çıkarma, cüzdanımdaki kartları çıkarma, rujumu yüzüne,boynuna sürme olarak kendini gösterdi. :)) Birlikte boyama, yazı çalışmalarına da başladık, bi de kâğıt dışındaki şeyleri boyama huyumuzdan da vazgeçsek daha da güzel olcaktı ya hadi neyse!?





29 Kasım 2009 Ne istediğini, neyden zevk aldığını biliyosun ki bu da bize büyük bir rahatlık veriyor. "Bağımsız Bir Birey" olma yolunda sağlıklı bir şekilde ilerliyosun kızım, inşallah da devam edecek.



9 Aralık 2009 Kendi kendine merdiven çıkabiliyosun ve başarmanın tadına vardığında zevkten dört köşe olmuş bir Duru görüyorum karşımda.



23 Aralık 2009 Babanla akvaryumdaki balıklarımızı beslerken.



1 Ocak 2010 Her şeyin farkındasın, her şeyi anlıyorsun, seni seviyoruz ve seninle gurur duyuyoruz kızım.




Minik çirkin ama sevimli bir kurbişten güzel, sempatik, akıllı, hümanist bir periye dönüştü benim şeker böcüğümm :))

Senin büyüme sürecinde sürekli internetten ve kitaplardan edindiğim bilgilere başvurdum, doktorlara danıştım ve gerçekten çok faydasını gördüm. Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı bir birey yetiştirmek içinde devam edeceğim bunlara. Çünkü her ikisi de çok önemli.

Yeni Bir Yıl:2010


Yeni yıla maalesef biz ailecek uyuyarak girdik, bu, sene boyunca uyuyacağımızı mı gösterir ki acaba? :))
Önce dışarda yeni yılı kutlama planları yapılırken, haftanın yorgunluğuna yenik düşerek bu plandan vazgeçtik, evde kızımızla birlikte geçiririz dedik, alışverişler yapıldı, fırında tavuk dolma yapıldı, fakat o akşam anne, Duru Hanım'ı uyutayım derken o da onunla uyuyakaldı. Baba gelip uyandırmaya çalıştığında ise "hayır, ben uyumak istiyorum" cümlesiyle karşı karşıya kaldı. Sabahın beş buçuğundan beri ayakta olunca (bir o kadar da okulda yoğun bir gün geçirince, anneanne de "aşure haftası" bu hafta diyip yılın son günü aşure yapıp komşuları çağırıp "Kur'an" okutunca, bende elimden geldiği kadar ona yardım etmeye çalışınca,) eşimle de o akşam için alışveriş yapmaya gidince haliyle akşam 7'de yorgunluktan bitap düşüyor insan.-Bu arada anlatım bozukluğu dolu bir cümle oldu yaa-(Ben böyle anlatıyorum da eşim de aynı yoğunlukta tabi aşure bölümü hariç.Böylece yeni yılı capcanlı karşılama hevesi mevesi kalmıyor insanın içinde.Yapılan yemek, alışveriş de kalıyor ertesi güne.
Sözün kısası, yeni yıla üçümüz de uyuyarak girdik.Çok güzeldi, herkese tavsiye ederim :)) Uyku her şeyden tatlı oluyor yaa...
2010 yılının tüm insanlara mutluluk, huzur, sağlık dolu güzel günler getirmesini diliyorum.