Daisypath Happy Birthday tickers

29 Mayıs 2009 Cuma

Duru Kızın Halleri

-Okulun son günleri olduğu için yazılı, performans ödevleri, davranış notları vs. işlerin yoğunluğundan kızımın sitesine bişi yazamadım. Kusura bakma canım benim. Seninle yaşadıklarımızı özetleyeyim annecim:
Babanın öğretmenler arası futbol turnuvasına seyirci olarak sende katıldın. Seyirci olarak katılmak pek hoşuna gitmedi ki bir de babanla sahada top koşturdun. Babanın futbol fanatiği olması kötü oldu; çünkü şimdiden kızımla maç seyredeceğiz, halı saha maçlarına götürüp tezahürat yaptıracağım demeye başladı. Evlenmeden önce hiç sevmezdim futbolu, şimdi canım babanın sayesinde yorum bile yapıyorum maç sonrası.



-Babaannenlere giderken şeker kızımı bir güzel süsleyip püsledim çıkardım dışarı. Bir an önce yaz gelmesini bekliyordum kızım, seni böyle cıbıl cıbıl görüp her tarafını ısırmak için... Şimdi hatır hutur ısırıyoruz valla babanla ben seni bilgin olsun :) Sakın kızma bebeğim! Sende bu kadar tatlı olmasaydın napalım...(Sen bizim için değerlisin bebeğim, bizim için dünyanın en güzel, en tatlı bebeği sensin canım benim)Seni seviyoruz... (Baban ve Annen)



-Meleğim sen şimdiden makyaj yapmaya başladın, napıcaz biz? :)Keçeli kalemleri aldığın zaman eline, defter yerine ağzına götürüp onun tadına bakmayı tercih ediyorsun. Ne kadar ben sana çizeceğin yeri göstersem de "ııııhhhh" işe yaramıyor...Oral dönemde olduğun için şu an her şeyi ağzınla tanımaya çalışıyorsun normal bir durum yani...:) Sana salatalığı çok sevdiğini söylemiş miydim? Mis kokulu, hormonsuz salatalıkların çıktığı şu günlerde eline bir salatalık alıp kemirip duruyorsun onu canım kızım.

16 Mayıs 2009 Cumartesi

İlk Anneler Günü Hediyem



Bebeğimin bana yaşattığı o kutsal duyguyu ilk Anneler Günü'nde aldığı ilk hediyesiyle ölümsüzleştirmek istemiş güzel meleğim. Bana çok güzel bir "ortanca" çiçeği almış.Hayatımın iki güzel hediyesi: Duru bebek ve Anneler Günü çiçeğim...
Bu hafta içinde Duru Kız'ın kulağını deldirdi anneannesi. Ben o an orda olmak istemedim; çünkü dayanamazdım. Neyse ki hiç ağlamamış bebeğim. Küpelerden sonra tam bir kız çocuğuna benzedi.

12 Mayıs 2009 Salı

Diğer meleklerimle hafta sonu gezisi






Öğretmenseniz eğer sizin bir değil binlerce çocuğunuz vardır. Onları kendi çocuğunuz yerine koyup bakış açınız da ona göre değişmeye başlar. Onlara daha içtenlikle yaklaşırsınız. Oluşmuş önyargılarınızı kaldırmaya karar verirsiniz onlarla yakınlaşıp,güzel şeyler paylaştıktan sonra...

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Değişiklik zamanı


Bloğa biraz renk gelsin istedim ve küçük bir değişiklik yaptım. Hafta sonunda kızım, annem ve sevgili öğrencilerimle pikniğe gittik. Son sınıf oldukları için hepsinin içi buruktu;ama mutluydular eğleniyorlardı arkadaşlarıyla son defa.Kızımın keyfine diyecek yoktu. Sürekli abileri, ablaları kucaklarından indirmediler maymunumu. Uyku uyuma deseniz o kadar çocuğun içinde uyur mu yaramaz! Uykusu iyice bastırınca takati kalmayıp biraz şekerleme yaptı şeker. Bu güzel geziden resimleri yarın ekleyeceğim inşallah! Çünkü ben fotoğraf makinesini unuttuğum için çocukların makinesiyle çektik.
Gün sonunda çok yorulmuştuk hepimiz, eve gelir gelmez Duru, ben güzel bir banyodan sonra ikimizde sızmışız. (Diş ağrımızdan dolayı gecenin iki buçuğunda kalkıp oturup oynamayı saymıyorum. Küçük insan Duru'nun ilk dişleri geçen nisan ayında çıkmıştı. Uff neler yaşamıştık...)Duru'nun yemek yerken girdiği en son hâl bu oluyor. Burada paylaşmak istedim. Burda şaşı çıkmışsın bebişim, ilerde baban bu halini arkadaşlarına gösterip çok dalga geçecek gibi geliyor bana :)

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Çocuk-Anne-Baba Üçlemesi



Çocuklar, bizi model alarak büyüyecek bireyler...
Çevreme şöyle bir baktığımda aslında ailelerin ne kadar duyarsız olduğunu görüyorum ve bu da beni çok üzüyor. Anne-baba sırf çocuğu, bir görevi yerine getirme duygusuyla, dünyaya getirmiş ve onun yaşamda alacağı yeri hiç düşünmeden, bencilce hareket ederek onu bir kenara atmıştır. Biz öğretmenler de bazen hiç düşünmeden o çocuktan derslerinde iyi olmasını, arkadaşlarıyla ve çevresiyle uyum içinde olmasını bekleriz. Biz de bencilce davranıyoruz aslında. Onlardan beklediğimiz belli davranışları sergilemelerini istiyoruz. Sergilemediklerinde de farklı tutum ve düşünce yapısı oluşturmaya başlıyoruz onlar hakkında. Çocuklara bir gün sordum:
"Evde anne-baba ile aranız nasıl?" Onlar:"Öğretmenim, bizi dinlemiyorlar, yanımızda tartışıyorlar, bizimle ilgilenmiyorlar, bizi anlamıyorlar, sürekli huzursuzluklar yaşanıyor..." şeklinde cevaplar aldım. Ondan sonra kafam 'dank' etti. Biz napıyoruz yaa?! Aile içinde huzursuz, mutsuz olan bir çocuktan ben nasıl olur da derslerinde başarı, yüksek performans veya çevresine karşı duyarlılık bekleyebilirim ki... Bundan dolayı şöyle düşünmeye başladım uzun bir zamandan beri:
Özellikle merkezdeki okullarda öncelikli olarak anne-babaların eğitimine yer verilmesi gerektiğini düşünüyorum ki çocukların huzursuz ortamları düzelsin.
Ebeveynler takındıkları tutum karşısında kendilerine değil çocuklarına zarar verdiklerinin farkına varmalılar. Çünkü o çocuk o anneyi ve babayı örnek alarak büyüyecek ve belki de o da kendi çocuğuna karşı aynı davranış içinde olacak. Bu böyle zincirleme şeklinde devam edecek. Bu yüzden anne-baba eğitiminin okullarda psikolojik danışmanlar tarafından verilerek, ebeveynlere gerekirse okulda aile terapisi uygulanabilecek uygun ortamlar oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'de birçok ailenin buna ihtiyacı var. İnsan psikolojisi,Çocuk psikolojisi, Aile psikolojisi ile yakından ilgilenmeye başladım Duru'dan sonra. Ona göre davranışlar sergilemeye çalışıyorum ki ilerde benim davranışlarım kızıma model olacak. Meselâ, Tv seyretmeyi büyük ölçüde bıraktık eşimle. Nerdeyse hiç açılmıyor tv bizim evde. Tv yerine Duru uyanıkken onunla aktivitede bulunuyoruz ya da o oyun oynarken onun karşısında kitap okuyoruz. Duru uyuduktan sonra da yazılılar, nette gezinmeler,kitap okuma, çay arası sohbet veya vizyona girmiş olan bir sinema filmini seçip seyrediyoruz. Yine de hayatımıza tv yi sokmuyoruz. Çıkardıysak tamamen ona son vermeliyiz diye düşünüyorum. "Ben kola içerken çocuğuma hayır sen içemezsin sana zararlı demek gibi bir şey bence" tv seyretme de. Biz seyrederken "hayır sen seyretme git ders çalış, test çöz" en büyük hatalardan birisidir. Çelişki... Bu nedenle ebeveynler hal ve hareketlerine dikkat etmeli, çocuklarını "insan yavrusu" olarak değil bir "BİREY" olarak görmeli ve ona göre davranmalıdır. Aile psikolojisi ile yukarda bulunan linklere tıklanırsa orda faydalı bilgilere ulaşılabileceğini düşünüyorum.

Tracy Hogg : Mucize Kadın


Benim Tracy Hogg'la tanışmam Gül Hanım sayesinde oldu. Kendi bebeğinin bloğunda bahsediyordu Tracy'den. O günden sonra o bloğa abone oldum zaten. Bebeğim kırk günlükken Gül Hanım'ın da tecrübelerinden yararlanarak bende başladım macerama.
Tracy Hogg'un "Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler" adlı kitabı gerçekten anne-babaların başucunda bulundurmaları gereken güçlü bir kaynak. Kızım Duru'yu bu kitap sayesinde daha rahat, huzurlu, mutlu, çevresine güven dolu bir birey olarak büyütmemde bana yardımcı oluyor.
Tracy Hogg uzun yıllar bebek hemşireliği yapmış. Kendini tamamiyle mesleğine adamış bir insan. Ömrü boyunca ailelere yardım eli uzatmış. 2004 yılında kansere yenik düşüp aramızdan ayrılsa da kitaplarıyla kendini ölümsüzleştirmiştir.
Tracy Hogg, öncelikle bebeklerimizin dilini anlamamız gerektiğini, onları gözlemleyerek bebeklerin dilini keşfedebileceğimizi söylüyor. Her ağlamanın aslında farklı olduğunu, acıkınca, gazı olunca, uykusu gelince, sıkılınca veya altına yapınca bebeklerimizin farklı şekillerde tepkiler verip ağladıklarını belirtiyor. İlk yılın anne ve bebek arasındaki iletişimin, çocuğun ihtiyaçlarının giderilmesinin onda güven duygusunu oluşturan başlıca etmen olduğu vurgulanıyor.
Tracy Hogg'a göre bebekler belli bir rutinden hoşlanırlarmış. Yani çocuğa ilk günden itibaren bir rutin uygulamak gerekiyormuş. Bu rutin kısaca şöyle:
Eat(Yemek) Activity(oyun) Sleep(Uyku)You(Sen):E.A.S.Y diyor buna Tracy.
Açılımını yapmak gerekirse bebeğinizin yemeğini verdikten sonra onunla oyun oynuyorsunuz veya herhangi bir aktivitede bulunuyosunuz (Tabii bu aktivite zamanı bebeğin ayına göre değişiyor. 1 aylık bebeklerde bu zaman 10 dakika olurken 9 aylık bebeklerde zaman artıp 2 saate çıkabiliyor) Aktiviteden sonra yorulan bebeğin uyku zamanı ve sizin zamanınız geliyor. Bebek uyuduktan sonra kendinize zaman ayırıyorsunuz.Bebeğin bir gününü bu E.A.S.Y rutinine uydurursanız eğer, hem bebeğiniz hem de siz çok rahat ediyorsunuz.
Bu rutini gündelik hayatınıza uyguladığınız anda özellikle ilk defa anne olanlar pek zorluk çekmiyorlar yeni yaşamlarında :)
9 buçuk aylık olan kızımın rutini şöyle:
06.30 kalkış
07.05 Kahvaltı
07.20 Oyun
08.20 Mama
08.30 Uyku
10.00 Kalkış
10.30 Meyve püresi veya meyve suyu (taze sıkılmış)
10.40 Oyun
11.45 Öğle yemeği (sebze yemeği veya çorba)
12.00 Oyun
13.00 Uyku
15.00 Kalkış- Mama
15.30 Oyun
16.30 Yoğurt-bisküvi
16.45 Oyun
18.30 Akşam yemeği (Balık, et yemeği,baklagiller veya sebze yemeği bunlardan herhangi biri.)
18.50 Oyun
19.50 Mama
20.00 Uyku
Duru'nun bir günü bu şekilde geçiyor. Ara sıra bu rutinden sapmalar olabiliyor özellikle diş çıkarma zamanları, babaanne-anneanne ziyaretlerinde.
Sadece rutin değil bebekleri yapılarına göre de farklı tiplere de ayırmış Tracy kitabında. "Melek Bebek, Kitap Bebek, Nazlı Bebek, Huysuz bebek" diye isimler vermiş onlara.
Ebeveyn olmanın en önemli birinci şartının "sabırlı ve bilinçli aile olmak" gerektiğini vurgulamıştır.
Bebeğe uyku ritüeli oluşturmanın yine çocuk için ne kadar önemli olduğunu da dile getirmiştir. Tuvalet eğitiminden yemek yeme alışkanlıklarına kadar her şeye değinmiştir kitabında Tracy Hogg. 0-1 yaş arası bebek büyütürken yaşayacağımız sorunların nasıl üstesinden geleceğimizi, nasıl iyi bir ebeveyn olabileceğimizi yaşadığı olaylardan örnekler vererek zihnimizde canlandırmamıza yardımcı olmuştur.
Şimdilik Tracy hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Bu kitap sayesinde kızımın nasıl bir bebek olduğunu onu gözlemleyerek tespit ettim ve ona göre davrandım. Kızımı büyütürken rahat ve pozitif oldum. Şimdi çok rahatım.

3 Mayıs 2009 Pazar

Ferit Amcamız geldii

Bu hafta sonu Duru'nun İstanbul'dan Ferit amcası geldi. Güzel kızım amcasını maalesef senede 2 defa görebildi.Çünkü amcamız İstanbul'da özel bir şirkette Bilgisayar Mühendisi. Bu yüzden kafasına göre izin alıp gelemiyor. Ferit amca 1 Mayıs tatilini de fırsat bilip hem aileyi ziyarete geldi.Hem de burdan bir araba aldı. Hayırlı olsun Ferit Amcası güle güle kullan arabanı. Duru çok az görmesine rağmen amcasına karşı hiç yabancılık çekmedi. Bir ara Ferit amca ile Mustafa amca kızımı aralarına alıp güzel bir anı fotoğrafı çektirmek istedilerse de Duru Hanım Mustafa amcası'nın saçını çekmeyi daha eğlenceli buldu. Çok sevimliler çook..