Daisypath Happy Birthday tickers

20 Ekim 2009 Salı

Aşkın "Biz" Hâli



Neler yazılıp çizilmiştir aşk üzerine. Ne efsaneler anlatılmıştır kavuşulmayan aşklar hakkında. Leyla ile Mecnunlar,Kerem ile Aslılar...
Bazen sorardım kendime aşk diye bir şey var mıdır acaba diye? Sonra sonra o ilginç, acı veren;ama her anıyla tutku dolu yaşadığınız, gözünüzü karartan duyguyla karşı karşıya kalıverdiğinizi görürsünüz bir anda. İçinize işlemiştir karşınızdakinin bir gülüşüyle "aşk". İlk zamanlar ona karşı hissettiğiniz duygunun aşk olduğunu anlamazsınız, anlık bir dalgalanma diye düşünürsünüz;fakat onunla konuşmak için can attığınızda, merakla telefonunu beklediğinizde, onunla konuşurken heyecanlandığınızda, buluşmalarınızda midenizde kelebeklerin uçuştuğunu hissettiğinizde anlarsınız ki o duyguya kapılmışsınız bir kere. Aşık olmuşsunuz. Tutkuyla sevmeye başlamışsınız ilerde eşiniz olarak düşündüğünüz insanı. Aşk insanı kör eder derler ya o doğru işte. Çünkü aşık olunca onun olumsuzluklarını görseniz bile görmezden gelirsiniz. O duygunun ilerde söneceğini bile bile kaptırırsınız kendinizi o fırtınaya nereye sürükleneceğinizi bilmeden... Hayatımda ilk defa aşık oldum ve o adamla şimdi evliyim. Aşk;sevgiye,saygıya dönüştü. Ama tutku, işte o bitmedi. Seni seviyorum ve daima seveceğim siyah benli adam.

Size Emrediyorum:"Oturun!"





Gelişimimiz devam ediyor. Kendi başımıza oyunlar oynamanın, yemek yemenin, koltuğa çıkıp koltuktan inmenin, parkta kaydırağın merdivenlerine tek başına çıkıp kayabilmenin zevkini ve mutluluğunu yaşıyoruz.Tam bağımsızlığımızı kazandık artık. Anne-babanın veya bir başkasının kesinlikle bize yemek yedirmesine izin vermiyoruz, çünkü biz kendimiz yemek istiyoruz.Bize zorla bir şey asla yediremezler, anında dilimizle geri çeviriyoruz bize fazladan veya zorla bir şey verilirse. Kendi başımıza oturup yoğurt yemeyi ve burnumuza da yedirmeye bayılıyoruz. Anne gelip müdahale etmek istese duruma "veeüüüvv" diye karşı çıkıp elimize, giysimize, yüzümüze yedirmeye devam ediyoruz. Artık oyuncaklarımızla oyun odamızda oynuyoruz. Yavaş yavaş odayı ayırmaya çalışıyoruz;çünkü büyüyoruz.(Ne kadar anneye zor gelse de bu ayırma süreci;maalesef zorunlu)
Koltuktan rahat bir şekilde iniyorduk uzun zamandır, dün ise ilk defa koltuğa çıkmak için uzun çaba harcadık ve sonunda başardık ve kendimizi alkışladık bir işi başardığımız için.
Pozitif bir bebeğiz ve gülmeyi,kuşları, balıkları, köpekleri,kedileri çok seviyoruz.Akvaryum seyretmek hayatımızın vazgeçilmez bir parçası doğduğumuz günden beri.
Her akşam parka gidiyoruz hep birlikte. Annenin işi olunca da sadece babayla gidiliyor parka.Parkta Duru'nun emriyle herkes(anne-baba)kuma oturup hep birlikte kumla oynamak zorundayız.Elimizden tutulup "otur" deniyor ve başlıyoruz babamızın kafasına kumu atmayı,akabinde de her kum atışımızda "attii" çığlıkları ve gülücükleri saçıyoruz etrafa. Eve dönüşte ise en çok sevdiğimiz yere banyoya yöneliyoruz ve sevinç içinde atlıyoruz küvete. Banyo yapmayı,suyla oynamayı çok seviyoruz ve yatağımıza süzülüyoruz.

11 Ekim 2009 Pazar

Hasta olduk

Benim dünyalar güzeli kızım Perşembe gününden beri hastaydı.Ateş, ishal, kusma bu üç şey mahvetti meleğimi. İki günde söndü gitti kızım.Anne olmak o kadar zormuş ki, kucağında yavrunun eridiğini görmek ve çaresizce, yapılan tedavinin sonuç vermesini beklemek ve soğukkanlı olmak o sırada. Çok zormuş.O koşup oynayan, etrafa gülücükler saçan meleğin birden sessizleşip, pelte gibi kucağında yatması. Hiçbir şey yemediği için halsizlikten gözlerini açamaması. Off yaa!Rabbim kimseye göstermesin evladının bu hallerini, acı verici.
Adana'da şu anda salgın var.Çocukları yakalayıp onların canını yakıyor, halsiz düşürüyor bu illet hastalık. Belirtileri ise;ateş, ishal,kusma, halsizlik.
Duru bebek'te bundan nasibini aldı,neyse ki bol sıvı takviyesi, serum(Çocuk diş çıkardığı için hiçbir şey yemiyor), yoğun ilgi ve şefkat bizim iyileşmemize yetti.
Duru'nun hastalığı tam diş çıkarma zamanına denk gelince kötüleşti aslında.Kızımın da öyle bir mizacı var maalesef.Bekliyor, bekliyor 3-4 dişi aynı anda çıkarıyor.İki azı dişimiz üstten, iki de alttan köpek dişlerimiz çıktı. Çıktı;ama şu 3 gün bebeğimin ve bizim burnumuzdan geldi.Neyse şimdi rahatız.İshalimiz geçti. Etrafta "pıt pıt" gezmeye, annenin elinden tutup "hadi oynayalım" yapmaya,bilgisayarın başına geçip klavye ve mouse'la oynayarak bilgisayarın bütün ayarlarını değiştirmeye (bu düzenli olarak Duru'dan önceki hal ve Duru'dan sonraki olmak üzere ikiye ayrılıyor, bilgisayarın başına biz geçince Duru'nun yaptığı ayarları düzeltmeye çalışıyoruz.)masanın örtüsünü yere indirmeye(en zevk aldığı şey;örtünün kaydığını görmek hoşuna gidiyor),akvaryum için bekletilen sulara eline ne geçerse atmaya, babanın akvaryuma su değişimi yaparken getirdiği merdivene saldırıp merdivene çıkmaya çalışmaya,mutfak dolaplarının içindekileri dökmeye, dolabın içine girip "dee" yapmaya, etrafa gülücükler dağıtmaya kaldığımız yerden devam... :)


5 Ekim 2009 Pazartesi

Duru'nun Kelime Dağarcığı

Her geçen gün kelime dağarcığımız biraz daha genişliyor. Şu an iki heceli kelimeleri söyleyebiliyoruz.
Daha neye söylediğini anlayamadığım "ab-ba, kuş'a "tuş", köpeğe "hüv! hüv!" yemeğe "mamm-ma" kendi adına "du-du", bir de yine anlayamadığım bir kelime daha var; o da "bla bla bla", bize bir şey anlatacağı zaman bunu kullanıyor. Konuşurken beden dilini kullanması da ayrı bir konu.Çok komik, tatlı ve ilginç tepkileri olabiliyor.

1 Ekim 2009 Perşembe

Okullar açıldı


Uzun bir yaz tatilinden sonra okul sezonunu 24 Eylül'de açtık.Bu, o kadar dinlenmeden sonra çok zor geldi bize. Ben, eşim bundan sonra sürekli sabahçıyız ve sabahları erken kalmakta zorlanıyoruz.Buna alışmamız gerektiğini biliyoruz.Saat 05.00'ı gösterdiği anda kalkıp hazırlanıyoruz ve Duru Hanım da önceden beri sabahın en erken saatinde kalkmayı çok sevdiği için bizimle aynı saatte gözlerini açıyor her gün.Duru'nun sütünü hazırlayıp Böcüğe içiriyoruz,akabinde biz başlıyoruz hazırlanmaya. Hazırlanırken bir yandan da onunla ilgilenmek, ona kitap okumak, makyaj yaparken beni seyretmek istemesi ve rimelimi isteyip tutması,merak edip şöyle bir koklayayım derken burnunu kara etmesi de her gün yaşadığımız rutinlerden biri oldu. Önce Duru anneanneye, ben okuluma sonra da baba kendi okuluna gidiyor.Şimdilik bu durumdan sevgili kızım çok memnun görünüyor. Öğlen olup da okul dağılınca anne eve geliyor, yemeği yapıyor, biraz dinleniyor,baba okul çıkışında sevgili kızını almaya gidiyor. Anne şeker bebeğini kapıda karşılayınca sıkıca sarılıp hasret gideriyorlar ve başlıyorlar birlikte oyunlar oynamaya. Bu arada da babamız dinlenme fırsatı buluyor. O kadar çabuk akşam oluyor ki günün ne kadar hızlı geçtiğini anlayamıyoruz bile. Tabii hafta sonunu iple çeker hale geliyoruz. Ben bir türlü alışamadım bu yoğunluğa.Bir de bu yıl yüksek lisans yapmak için Ales'e başvurdum.Ardından ÜDS geliyor.Ona da ayrıca çalışmam gerekiyor. Duru'dan ve işten arta kalan zamanda Ales'e ve ÜDS'ye hazırlanıyorum.Belli bir zaman sonra, sürekli aynı şeyleri yinelemek sıkıcı gelmeye başlıyor insana. Yenilenmenin, kendini daha da geliştirmenin zamanının geldiğini görüyor insan.İnşaallah emeklerimin, uykusuzluğumun karşılığını alırım. Arada bir sevgili eşim beni kızdırmak ve hırslandırmak için soğuk espriler yapsa da azimle çalışmama devam ediyorum.
Umarım alışırım bu tempoya.