Daisypath Happy Birthday tickers

29 Nisan 2009 Çarşamba

Emziğim nerdeeee

Benim emziğim hep kaybolur, ya kafamın ya yanağımın ya da belimin altında bulur annem emziğimi. Ben bulamadığım için avaz avaz bağırarak annemi veya babamı çağırır, emziğimi isterim.




İlk Park Gezintimiz



Duru'nun ilk park gezintisini kuzenleri Nadire ve Alper'le yaptık. Meleğim o kadar çok seviyor ki onları, özellikle Alper abisini görür görmez sevinçten ayaklarını çırpıp, çığlıklar atmaya başlıyor.Onlar da kızımı çok seviyorlar.Hep birlikte bir hafta sonu parkta doyasıya gezdik, eğlendik. Kızım ilk balonunu kendi seçip aldı. Önemli olan onun karar vermesiydi. Biz de balonların içinden sevinçle atıldığı bir balonu ona aldık.
Aile ne kadar güzel bir olgu. Bu olguyu korumak, kollamak, güçlü tutmak bizim elimizde aslında. Çünkü insan ailesiyle birlik-beraberlik içinde olduğu zaman daha mutlu oluyor.


Mis gibi kokunu içime çekmek dünyanın en güzel mutluluğu, hiçbir şeyle değer biçileyemeyecek kadar güzel...

28 Nisan 2009 Salı

Babası ve kızı



( Babası)

(Babasının kızı)


İkisi de hayatıma girdikleri anda güzel değişiklikler yaptı. İkisi de benim için çok değerli.

MMMM Sarımsak ve soğana bayılıyorum



Güzel meleğim, annenin yaptığı küçük bir hata yüzünden bazı resimlerin silindi. Onları tekrardan yayınlayacağım ki ilerde sana anı kalsın. Sarımsak kemiren Duru, mutlaka kahvaltıda eline bir yeşil sarımsak veya soğan tutuşturuyorum ki hem oyalanasın hem de antibiyotik ihtiyacını doğal yoldan karşılayabilesin diye güzel yavrum.

27 Nisan 2009 Pazartesi

Kızım ve Öğrencilerim

Onlarsız bir hayat düşünmek zor! Hümanist ve çok sabırlı olmak gerekiyor bu mesleği seçmek için.Bazen kızarsınız, bazen seversiniz; ama hiçbir zaman kötülüğüne değil, her zaman iyiliğine yaparsınız bunu. Çünkü onları çocuğunuzdan ayrı tutmazsınız, tutamazsınız da... Keşke masumlukları hiç gitmese, keşke hiç değişmeseler, keşke içlerine ömürlerinin sonuna kadar hiç kötülük girmeyip hep böyle güzel, hep böyle katışıksız, içten kalsalar...

İlginçtir günümüzde medya bile sürekli öğretmenleri yermekte yerden yere vurmakta acaba düşünmüyorlar mı ki onları o seviyeye gelmeye sağlayan insanlar öğretmenleri değil miydi? Bu kadar kötü mü öğretmenler ki onların üstlerine çok gidiyorlar.Anlayıp dinlemeden tek taraflı yargısız infaz yapmak onlar için ne kadar kolay. Haber olsun yeterli!Başka insanların hayatını karartmak ve bunun üzerinden para kazanmak ne kadar doğru olabilir ki! Kendilerinin yaptığı yayınlar yüzünden çocuklarımız şiddete, uyuşturucuya, beyinlerinin uyuşturulmasına maruz kalıyorlar. Asıl en büyük kötülüğü yarınlarımıza medya yapıyor Bunun farkında değiller mi? Elbetteki farkındalar,belki amaçları farklı ne dersiniz? Bu yüzden çocuklarıma tv seyretmeyi mümkün olduğu kadar azaltıp kitap okumaya yönelmelerini istedim. İnşallah beni bu konuda sevgili öğrencilerim hayal kırıklığına uğratmazlar; çünkü onlara güveniyorum. Yüzlerindeki ve gözlerindeki o gülümsemenin içtenliğine güveniyorum...


Öğrencilerim ve Kızımla Güzel Bir Gün




Bu 23 Nisan tatilinde sevgili öğrencilerimle çok güzel bir etkinlik yaptık. Onlarla kitap almaya gittik, herkes kendi seçtiği, beğendiği bir kitabı alacaktı ve öyle de oldu. Onlara "kitap kokusu"nun ne kadar güzel bir şey olduğunu özellikle de "insanın kendinin beğenip seçerek aldığı kitabı" okumak kadar güzel bir duygunun nasıl olduğunu onlara göstermek amacıyla böyle bir etkinlik yaptım. Umarım faydalı olmuştur. Öğle saatlerinde öğrencilerim; Zeynep,Aycan,Yağmur,Asena,Nurseda,Neslihan,Merve,Derya,Esra,Mevlüt,Şenol Mert,Mehmet,Aysun,Aslıhan, Ahmet,Özgür,kızım Duru ve ben okuldan yola koyulduk çarşıya doğru. Onlarla zevkli bir belediye otobüsü yolculuğu geçirdik hem de komikti.
Kitapçıda "bir kitap nasıl seçilir, nelere dikkat etmemiz gerekir, kitap hakkında bilgi sahibi olmak için kitap incelemesi nasıl yapılır?"şeklinde küçük bir bilgilendirmeden sonra öğrencilerim dört bir yana dağılıp kitapları incelemeye başladılar. Biraz kararsız kaldılarsa da kitap seçiminde gayet iyi olduklarını söylemem gerekiyor. Harikasınız çocuklar :) Kızım Duru ile bende kitaplara bakmaya başladık, onu şimdiden kitapçıya götüreyim ki "Ağaç yaş iken eğilir." değil mi? Alışsın bebeklikten. Tabii o kitaplardan çok nların tadına bakma eğilimindeydi; ama olsun en azından bir adım atmış oluyoruz kitabın tadına bakmakla öyle değil mi Minik Meleğim!
Karnımız acıkmaya başladığında kitapçıdan kitaplarımızı alarak çıktık ve bir kafeye kendimizi attık. Güzel kızım da çok acıkmıştı. Hepimiz karnımızı doyurup, neşeli saatler geçirdik, güldük, eğlendik, sohbetler ettik. Böylece Duru kızım da sosyal hayata biraz daha yakınlaştı. BUndan sonra da kızım Duru'yu onun için de uygun gördüğüm her türlü sosyal etkinliğe götürmeyi düşünüyorum. İnsanları ve özellikle çocukları çok seviyor Minik Kurbağam :) Öğrencilerimle olmak onun içinde mutluluk vericiydi; biraz da uykusuz olmasa daha iyi olacaktı da neyse... O gün hepimiz çok güzel bir gün geçirdik. Seni seviyorum kızım. Sizleri seviyorum çocuklar...

17 Nisan 2009 Cuma

Uykusuz bir gecenin sonu...


Duru geceleri emmek için kalktığından(Tabii bizim Duru'yu uyandırma merasimlerimiz vardı her gece belirli saatlerde sağolsun o zamanlarda en büyük yardımcım Kazım'dı. )babasını ve beni uykusuz bırakıyordu. Ben alışmıştım uykusuzluğu da babamız çok zorlanıyordu. Ben mutfakta veya başka bir yerde işle oyalanırken odaya girdiğimde Duru ve babasını sızmış bulurdum. Bende dayanamayıp bu hallerini çekerdim. Kazım'a gösterdiğimde fotoğrafları:"Ben bu hallere düşecek adam mıydım? Bak kızım beni ne hallere düşürdün?" diyerek kendi kendisiyle alay edip gülmüştü. Doğrusu Kazım'ın hiç bu kadar ilgili, sevecen bir baba olacağı asla aklıma gelmezdi. Beni çok yanılttı çok. Okul açıldığında sabahın erken saatlerinde kızımı emzirmek için uyandırıp onu besler, sonra da okula gitmek için hazırlanırdım. Bu arada ikisinin kafaya kafaya vererek hemen uykuya daldıklarını görürdüm. O zaman işte diyosun benim pabucumu hemen nasıl da dama atmışlar demekten kendinizi alıkoyamıyosunuz. :)

3 Nisan 2009 Cuma

Küçük Kurbağam



Duru Hanım, anne göğsünde uyumaya alıştığı için maalesef uykucu, tembel şirine hiiçç kilo alamamıştı. Emerken bir bakıyodum uykuya dalmış oluyodu ve uyandırmakta çok güçlük yaşıyodum. (Tabii o zamanlar Tracy Hogg'un kitabı Türkçe'ye daha çevrilmemişti. Bu değerli kaynağa ancak kızım 3 aylık olduğunda sahip olabilmiştim.) Miniğim zayıftı ama sağlıklıydı çok şükür. Ben onu küçük kurbağam diye seviyordum; çünkü aynı kurbişe benziyodu. Tracy Hogg'u da yakınen bloğunu takip ettiğim sevgili Gül Çanakçıoğlu'ndan öğrenmiş ve onun yazdıklarını kendime rehber alarak bebeğimi bir rutine alıştırmıştım. Burdan ona çook teşekkür ediyorum. Gerçekten tüm annelerin yararlanabileceği güzel bir blog oluşturmuş arkadaşım.

2 Nisan 2009 Perşembe

Çok yoruldumm yaa 07.07.2008





(Ayyy bu yolculuk ne zormuuuuşşş, biraz dinleneyim bari, şu sıcak kucakta)07.07.2008 saat:09.45
Minik bebeğim dünyaya gözlerini açar açmaz onu sımsıkı giydirip babasına teslim etmişler tabi ben o arada ameliyathanedeydim. Kızımdan 15 dk sonra da ben çıktım. İnsan inanamıyor yanındaki küçük tostoparlak şeyi meydana getirdiğine... Bu şey bizim mi diyosun hayretle, inanamayarak. Sonra onun o mis kokusunu içine çektikçe "Annelik içgüdüsü" ortaya çıkmaya başlıyor. Senden başka herkesin bebeğinin canını yakacağını, ona iyi bakamayacağını düşünmeye başlıyosun ve kimseyi yanına yaklaştırmak istemiyosun. Bütün her şeyiyle sen ilgilenmeye çalışıyosun, canın yansa da umrunda olmuyo... O günden itibaren o minik varlığın bağımlısı oluyosun.

Fasulye ve Annesi

Şekil 1a Şekil 1b
8 Aralık 2007'de öğrendim 8 haftalık hamile olduğumu. Önce bir şaşkınlık, afallama, inanamama, beklenmedik bir durumdu bizim için. Çünkü doktorum asla bebeğin olmaz senin diyordu, prolaktin hormonun yüksek olduğu için. Bu yüzden sürpriz oldu bize bebeğim. İlk görüntün fasulye tanesine benziyordu ve kalp atışlarını duyduğum anda çok heyecanlandım ve bir ağlama seline kapıldım. İlginç bir duygu, tarif edilemez... Hamile olduğunu öğrendikten sonra yediğine içtiğine daha bir dikkat etmeye başlıyor insan. Kendin için değil içindeki o minik fasulye tanesi için dikkat etmeye başlıyosun.
9 aylık hamileliğim boyunca çevremdekilere çok stresli zamanlar geçirttim. Aşırı duygusal, sinirli, alıngan, saçmasapan şeylere kırılan ve salya sümük ağlayan biri oluyor insan. Agresifleşiyor. Benim bu zamanımda en çok kahrımı çekenler öğrencilerim olmuştur herhalde. Çünkü bana sürekli öğretmenim siz önceden böyle değildiniz, şimdi sürekli sinirlisiniz demişlerdi. Gariplerim, izne ayrılınca çook özlemiştim onları çoook. Anne olunca onlara daha çok bağlandım ama.
İşte kızım beni hem psikolojik hem de fiziken çook değiştirdin annecim çooookkk. (şekil 1a ve 1b :))