Daisypath Happy Birthday tickers

18 Kasım 2012 Pazar

Özgür Kız


Geçen yıl Ferit dayının nikahı için İstanbul'a giderken "Özgür Kız Duru" kişiliğine bürünüverdin. Kendi başına valizi taşımak, bizden önde gitmek, sıraya girip bekleme havalarındaydın. Uçağa ilk binişin olduğu için çok heyecanlıydın. Uçağa bindiğinde ilkin hoşuna gitti ortam yalnız yolculuğun ortalarına doğru şikayetlenmeye başladın. "Anne kulaklarım ağrıyor" şeklinde cümleler dökülmeye başladı dudaklarından. Biz önlemimizi her ne kadar almış olsak da maalesef pek bir işe yaramadığını gördük sakız çiğnetmenin sana. Uçağa binildiğinde çocukların basınçtan etkilenmemesi için, ebeveynlerin yanına sakız alıp çocuğa sakız çiğnettirilmesi gerektiği, alınması gereken tedbirlerden biri olduğunu öğrenmiştik. Bu uygulamayı gerçekleştirmemize rağmen pek işe yaramadığını belirtmek isterim. Uçak seyahatinden kulaklarında ağrı yapması nedeniyle hiç haz almadın ve uçağa binmek hoşuna gitti mi diye sorduğumuzda bize hep aynı yanıtı verdin:" Güzeldi; ama uçak kulaklayımı ağyıttı, bi daha binmem." :)) Yine de senin için farklı bir deneyim oldu. 
Her şeyin ayrı güzel, ayrı bir tat bizim için. Rabbime hamd olsun, senin gibi bir meleği bize bahşettiği için.

Ben Özgürümm


Kulaklayım ağyıyoooo :)
Babayla sohbet ederken






14 Kasım 2012 Çarşamba

07.07.2012 Duru 4 Yaşında

Çok mutluydun, O gün doğum günündü, tüm sevdiklerin ve yakınımızda bulunan arkadaşların yanındaydı.








Mutlu, sağlık dolu yıllar geçirmen dileğiyle Melek Bebeğim...

Benim değil annemle anneannemin fikri

Uzun Kurban bayramı tatilinden sonra okula gitmek zor geldi sana, tatilin bitmesine yakın sürekli sorduğun sorulardan biri oldu şu cümleler:"Anne ne zaman tatil bitecek, daha çok var mı okulun açılmasına? Anne okul hemen açılmasın"
Okullar açıldı ve sen okula giderken isteksiz tavırlarını sürdürmeye başladın, okuldan çıkınca çok mutsuz görünüyordun ve evde bizimle iletişim kurmuyordun, bir gün anneannene gittiğimizde onunla yemekte sohbet ederken, annemin sana bakıp "kızım, süzülmüş, zayıflamış, çöp gibi kalmış" gibi hayıflanmalarına sende bende maruz kaldık. Bunun üzerine bende böyle bir tepki bekliyormuşum gibi hemen atladım "alalım olmazsa anne okuldan, sen bakmaya devam et" şeklinde bir konuşma geçti aramızda. O sırada sende yanımızda olduğun için bütün bunları duydun. Kaydettiğini düşünemedik o sırada tabi. O akşam babanla da konuştuktan  sonra karar verildi, ertesi gün senin için okulun son günü olacaktı. Baban gerekli konuşmayı yaptı seninle: "Bak kızım, bu gün senin okulda son günün, öğretmenlerinle, arkadaşlarınla vedalaş.Artık okula gitmeyeceksin, anneanneye bırakacağız seni"
Sen "öğretmenim öçler baba beni, arada bir ciyaretine giderim." şeklinde bir cümleyle son verdin konuşmaya. Okulda baban durumu anlattığında öğretmenin seni bırakmak istememiş ve okulda öğretmeninizle aranızda ne geçtiyse senin fikrin değişmiş, çok neşeli  bir şekilde "ben okulumu çok seviyorum, okulumu bırakmayacağım, öğretmenim ben gidersem üzülür" tümceleri arasında bizi karşıladın.
Baban durumu öğretmenle görüştüğünde öğretmenine "okuldan ayrılmak benim fikrim değil annemle anneannemin fikri" demişsin. Ah Duru kız ah!!! :))

Aslında doğru söylemişsin, ben ayrılmak istemiyordum aslında annemden, annemde benden ayrılmak istemiyordu, seni bahane ediyorduk ikimizde. Artık her gün göremeyecektik birbirimizi, arada bir, haftada bir'e düşecekti annemle görüşmelerimiz. İtiraf edemiyorduk ama içten içe üzülüyorduk, bir şeyler olsa da tekrardan eskisi gibi olsak şeklinde düşüncelerimiz aklımızın bir köşesinde duruyor ve bir sebep bekliyorduk ikimizde. O sebep de sen olacaktın kızım. Seni düşünmeden öncelik olarak kendimizi düşünüyorduk. Öğretmeninin bizim bencilliğimize "dur" demesi, dışardan bir müdahalenin olması gerekiyormuş demekki, bazı şeylerin sağlıklı yürümesi için :))

 Demek ki öğretmen olmak, ben her şeyi doğru yaparım demek değilmiş, öğretmen olmak çocuğun hakkında fazla objektif davranamamakmış zaman zaman, her zaman da bilinçli davranmak değilmiş, bazen doğru düşünememekmiş, hata yapabilmekmiş, insan olduğunu görebilmekmiş.

29 Ekim 2012 Pazartesi

Duru Okula Gidiyor

Biz artık okullu olduk, önceleri annenin okulunda ana sınıfında ara ara vakit geçirirken şimdi Duru'nun da kendine ait bir okulu ve bir sınıfı oldu. Yıldızlar sınıfımız. Duru'da o küçük yıldızlardan biri artık. Değişik bir duyguymuş veli olmak, ilk veli toplantımızda, masanın ön tarafında değil de karşı tarafında, veli pozisyonunda olmak, gerçekten farklıymış. Öğretmenini tanımak, davranışlarını incelemek "acaba çocuklara karşı nasıl davranıyor" psikolojisinde olmak başka bir şeymiş. Aynı zamanda o öğretmeninde neler hissettiğini çok iyi bilmek de ayrı bir duyguymuş...
Okulun ilk günü bizim için (hatta Duru'dan çok bizim için :)) çok heyecanlıydı. Ne olacak, ne bitecek, alışacak mı, yoksa istemeyecek mi gibi düşüncelerle dopdoluydu kafamız. Okula gayet sakin ve neşeli bir şekilde adımımızı attık, yanımızda apartmanda birlikte gülüp oynadığı arkadaşı da onunla aynı okula yazılmıştı. Birlikte aynı sınıfa yazılmışlardı. Birbirlerine destek olurlar diye düşünürken maalesef düşündüğümüz gibi olmadı ve birbirlerine rakip oldular, öğretmeni sürekli şikayetleniyordu, çok itişip kakışıyorlar, birbirlerine zarar verecek duruma geldiler şeklinde veryansınlar da bulunuyordu. En son biz de çareyi sizi ayırmada bulduk. Şu an farklı sınıflardasınız ve şu an hepimiz çok rahatız.

Okula çabuk alışırsın, okulunu seversin diye düşünürken bizi tepe takla ettin kızım. Okul açıldı açılalı okulu sevnmediğini, gitmek istemediğini söyleyip duruyorsun, nedenini sorduğumuzda da "yemek yemem için beni zorluyorlar, dinlenme saatinde dinlenmek istemiyorum veya sevmiyorum" tarzında bize cevaplar veriyorsun. Öğretmeninle sürekli iletişim içindeyiz, seni zorlamadığını belirtse de bir türlü okula alışamadın gitti. Kuralların hayatına girmesine belki de alışamadın diye düşünüyorum ben;ama yine de gözlemlemeye devam edeceğim seni. Anaokuluna alışma dönemi bir çocuğun 3 ayı buluyormuş biz de bekleyip göreceğiz.



11.09.1012 (Duru 4 yaşında)

21 Haziran 2012 Perşembe

Mehmet Çağlar dayının mezuniyet töreni







Geçen hafta Çağlar dayının mezuniyet töreni vardı Mersin'de. Coşkulu ve bir o kadar da duygulu geçti bizim için. Annemin gözleri yaşarmıştı, kardeşimin mezuniyetinde bulunmak ona farklı hisler yaşatmıştı, ilk defa birimizin mezuniyet törenine katılıyordu, tuhaf hissediyordu kendini.
Babamda tam belli etmese de mutluydu o gün, o kadar mutluydu ki kardeşimin cübbesini kendi giyecek kadar da keyifliydi.
Allah hayırlı etsin kardeşim.

Amcamın düğününde en güzel bendim, gelinden bile güzel:)





Geçen haftalarda kızımın Ferit amcasının düğünü vardı, tatlişkom düğün için kendine mavi bir gelinlik ve saçları içinde mavi çiçekler beğendi. Yalnız bir eksiğimiz vardı o da ayakkabılar. Ne yaptık ne ettiysek Duru Hanım'ın ayakkabı konusunda fikrini değiştiremedik. Mavi gelinliğimizin altına giydik pembe sandaletleri. Kendisi öyle beğendiği için öyle giymek istemiş küçük hanım, biz de karışmadık bu kararına.
İlk defa benim tatlı meleğim, kendi isteğiyle kalkıp dans etti pistte, yerine hiç oturmadı, "hadi anne oynayalım, hadi baba dans edelim" nidalarını duymak çok şaşırttı bizi çok :) Onun isteğiyle biz de pek fazla oturamamış olduk yerimizde. Geline de " ben senden daha güzelim" diyerekten laf atmayı da unutmadı tabi düğünün ortalarında :)
Düğünün en güzeli benim tatlı kızımdı.

Her sabah bir dondurma


Her sabah bir dondurma yemeyi alışkanlık haline getirdim. Sabah uyandıktan sonra bir biberon süt ardından da bir dondurma harika gidiyor, denemelisiniz, ben çok seviyorum. Ağzım, yüzüm, kıyafetlerim bazen de koltuklar birazcık çikolata olsa da insana mutluluk veren çok güzel bir şey :)
Bu aralar evciliğe takmış durumdayım. Alıyorum elime Çilek kızlarımı, gidiyorum ya annemin ya da babamın yanına "hadi oyun oynayalım, evcilik oynayalım" diyerek sıkıştırıyorum onları. İlgim sürekli oyundan yana, bu arada arkadaş çevremde arttı. Apartmanda benim yaşımda bulunan çocuklarla görüşüyoruz, zaman zaman aramızda "ben bilirim, ben daha büyüğüm, ben yaparım" tartışmaları çıksa da annelerimiz orta yolu bulmada bize yardımcı oluyorlar. Seneye de anaokuluna başlıyorum, annem orda daha çok arkadaşım olacağından bahsediyor. Bakalım nasıl olacak!

3.5 yaşında bir fotoğrafçı

Annemgilin yeni fotoğraf makinesi bugünlerde benim için revaçta, eskisini ben birkaç defa yere düşürerek bozduğum için annemler benim her anımı görüntülemeyi kaçırmamak için başka bir fotoğraf makinesi aldılar. Her zaman olmasa da arada sırada annemin uzuuun bir tembihlemesinden sonra veriyorlar elime makineyi, ben de başlıyorum ilgimi çeken şeylerin fotoğrafını çekmeye. Bakın bakalım beğenecek misiniz benim fotoğrafçılığımı :)







ÇOoook uzun bir ara

Yazma isteğim mi fazla olmadı yoksa bahaneler uydurup savsakladığımdan mı oldu bilmiyorum, bir türlü bilgisayarın başına geçip de senin o güzel gelişimin hakkında bir şeyler yazamadığım için beni affet. Bir sene olacak nerdeyse bloğa bir şeyler yazmayalı, bu arada ne gelişmeler olduysa onları bölüm bölüm yazacağım inşaallah!

Duru Karda :)) (Karboğazı)

Kış mevsiminde durmadan söylediğin cümlelerdi "anne, beni kara götürün,anne burada neden kar yok, kara gidelim..."
Bir türlü fırsat bulup biz götüremesek de seni" kar"a, anneannengil senin için Karboğazı'na sana  "kar"ı göstermek için ayaklandılar bir sabah. hazırladık biz de bir gün önceden leğenleri, çizmeyi, atkı, eldiven ve bereyi... Adana'da bunları kullanmak gibi bir lüksümüz olmadığı için sadece çok soğuk ve kar olan memleketlere gittiğimizde hatırımıza gelir böyle şeyler :)
Çok eğlendiğini ve mutlu olduğunu gördüm fotoğraflarında, Merve teyzenle kardan adam yaptığını görmek, ordan dönüşünüzde kardan adamın üzerinden atkı ve bereyi aldığınızda Merve teyzene "hayır, almayalım kardan adamımız üşür sonra, atkı ve bere onda kalsın" şeklinde konuşmaların bana "keşke bende yanında olsaydım" düşüncesini geçirtti aklımdan.
Sen büyürken büyümeni daha çok seninle yaşamak için, hayatının her alanında olabildiğim kadar yanında olacağım kızım.