Daisypath Happy Birthday tickers

22 Ağustos 2011 Pazartesi

GaziAntep Hayvanat Bahçesi






Biraz geç kalınmış bir yazı oldu; ama idare edeceğiz artık...
Her şeyin farkında oluş seviyesine çıktığında seni götürmek istediğim yerlerden biriydi Gaziantep Hayvanat Bahçesi. Neşeliydin, aslan, kaplan, fil, maymun göreceğin için mutluydun, hele hele arkadaşın Seda ile birlikte olduğumuz için daha bir keyifliydin, bu yüzden 3 saatlik yıolculuk buyunca hiç "anne çıkıldım" lafı çıkmadı ağzından, ee tabi ne de olsa okul öncesi öğretmeniydi yanında olan, yaratıcılığını konuşturuyor, hiç umulmadık, değişik oyunlar buluyor ve oynuyordu seninle. "Yaratıcılığına hayranım Seda'cığım"
Hayvanat bahçesinde o kadar hayvanın içinde en çok dikkatini çeken şey park oldu, illa parka gideceğim de gideceğim. Orada da bir parkta oynama faslımız oldu yani. Ardından aslanları, kaplanları, lama, ayı, fil, su aygırı, yılanlar, kurt, kartal... vs. görmesi gereken ne kadar hayvan varsa hepsini gezdik, hayvanat bahçesindeki gezimiz yaklaşık 4 saat sürmüştü. Çok geniş bir alan olduğu için gezinin yarısını babanın ve Kerem Amcanın omuzlarının üstünde geçirdin.
Hayvanat bahçesinden sonra bir yemek faslı, Masalpark, harikalar diyarı(tematikpark)derken gece 12'yi bulmuştu ordan çıkışımız ve daha gezilecek birçok yeri kalmıştı Gaziantep'in. (21/05/2011-34 Aylıksın)
Oranın işadamları gerçekten çalışıyor, yatırım yapıyorlar memleketlerine, maalaesef Adana bu konuda o kadar çok geri kalmış ki...


21 Ağustos 2011 Pazar

On bir ayın sultanı

Ayların en bereketlisi Ramazan ayı. Edilen duaların kabul olduğu, O'na açılan ellerin huzurundan boş çevrilmediği ay.
Çocukluğumuzda ayrı güzeldi sanki veya o zaman anne-baba, kardeşler hep birlikte olduğumuz için bize daha güzel gelirdi bilmiyorum. Annem akşamdan sahur için dövme pilavı ve kompostosunu hazırlar, sahurda da önümüze sunardı, ne lezzetli olurdu, yarı uykulu yarı uyanık o yemekleri yemek, sonra da oruç için niyet etmek. Annemin iftar saatleri çok güzel olurdu, onun sofrasında olmak, sofrayı donattığını görmek, babamın son anlarda hocanın ezanı okumasını beklerken ki o gergin hali, sarımsak kokulu şehriye çorbasını hazırlarken benim içinde bulunduğum acelecilik...Özlemiş miyim ne?

Geç Uyanmak

Duru doğduğundan beri uyku problemi olmayan bir çocuktu. Tracy Hogg'un da bilgilerinden yararlanarak belli bir uyku düzeni oluşturmuştuk. Tek problem sabahın çok erken saatlerde 6-7 de uyanması (bazende 5'te)oluyordu.Bu yüzden sabah uykularına baba da ben de hasret kalmıştık. Ta ki Duru 3 yaşına basana kadar. Artık saat 8-9 arasında kalkıp, sütünü içiyor ve kendi oyununa dalıyor. Bizim de kendisiyle kalkıp oynamamız için üstümüzde baskı yapmaz oldu. Özlemişim sabahları geç uyanmayı, yatak keyfini. 3 sene boyunca sabah uykusunu alamamak, 9-10'lara kadar yattıklarını söyleyenlere özlemle bakmak, biz de görecek miyiz acaba tekrar o günleri diyerek bir "ah" çekmek.
Kız çocuğu olan arkadaşlarımdan biri "3 sene sonra rahatlarsınız, uykularda da bir problem yaşamazsınız, en rahat edeceğiniz dönem 3 yaş." demişti. Haklıymış, şükürler olsun Rabbime. Seni seviyorum Melek Bebeğim benim.

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Az şekerli, Çok şekerli

Çocukların iç dünyası hakkında bilgi sahibi olmak, ebeveynlerinin kendilerine nasıl davrandıklarını görmek ve ebeveynleri hakkında ne düşündüklerini öğrenmek için onların oynadıkları oyunları gözlemlemek veya bizzat içinde bulunarak onlarla evcilik tarzı oyunlar oynamak gerekirmiş.
Biz de sık sık Duru'nun oyunlarının içinde olduğumuz için davranışlarımız hakkında oldukça bilgi sahibi oluyoruz. Duru'nun babasıyla oynadığı bebekçilik oyununda(Babası bebek oluyor kendisi anne)Duru'nun zaman zaman ona süt hazırlamada ısrarla üzerinde durduğu anne-baba olayını fark ettik.(Duru'ya sütünü genelde ben hazırlarım ama bazen tutturur illa ki babam hazırlasın, sen hazırlama diye; bazen de babasını istemez benim hazırlamamı ister.)
Babasıyla oynadığı oyunda Duru:"Bebek sana süt yapim mi" diyerek babasına sorar, babası bebekçe "hayır babam yapsın" der, bunun üzerine Duru" hayır baban çok şeker atıyo, ben yapayım" der. Ve biz böylece Duru'nun sütüne babasının çok şeker attığını, annesinin is az şeker attığını öğrenmiş olduk. Canı çok şekerli süt istediğinde babadan, az şekerli süt istediğinde de anneden süt yapmasını istiyor Küçük Hanım.

2 Ağustos 2011 Salı

Efendim ,Teçekküy Edeyim


Son 2 gündür kendi kendine oyun oynarken - bizim merakla söylemeni beklediğimiz ama senin inatla söylemediğin veya söyleyemediğin demek daha doğru olur sanırım- iki kelimeyi duyar olduk senden. "efendim ve teçeküy edeyim" ağzından o kadar güzel çıkıyor ki her söylediğinde seni mıncıklamaktan kendimizi alamıyoruz kuzuşum benim. Bunları söylüyosun sonra anne elinde olmadan ani şaşırma ünlemi verdiğinden hemen utanıp saklanıyosun minderin arkasına. Sonra birlikte komşuculuk oynarken telefon açıyoruz birbirimize rahat rahat konuşuyoruz şakacıktan telefonda "efendim, göyüçüyüz" demeyi ve öpücük atmayı da unutmuyosun. Alışıyosun sanırım yeni kelimelerini söylemeye, biz de seninle her gün yeni kelimelerle dolu yeni dünyalara açılmaya devam ediyoruz.

YUMUŞAGICIIK


Kelime literatürümüze her gün yeni yeni sözcükler yeni yeni şekillerle girmeye devam ediyor. "Yumuşacık" sözcüğünü sen "yumuşagıcııık" olarak kullanıyosun, özellikle gelip annenin yüzünü veya karnını okşayıp anneciim yumuşagıcıksın diyip sevgi gösterilerinde bulunuyosun. Bu yumuşagıcık sözcüğün baban tarafından uzun bir zaman şaka konusu olmuş, sürekli sana tekrarlattırır olmuştu bu sözcüğü. Yumuşagıcık kızım benim :)