Daisypath Happy Birthday tickers

23 Ağustos 2009 Pazar

Biraz Mola!

Bazen hayatınıza mola vermeniz gerektiği zamanlar olur, şöyle bir kendinizi dinlemenizin, ruhunuzu dinlendirmenizin zamanı gelmiştir. Etrafınızda bulunan sevdiklerinizden, ortamınızdan biraz uzaklaşmanız gerekir ki hayatın değeri sizin için bir kat daha artsın. Onlara bakış açınız da farklılık oluşturmak için gerekir bazen küçük ayrılıklar.Hem "Tebdil-i mekanda ferahlık vardır." Hamilelikti, doğumdu, Duru'ydu, büyüyecekti, diş çıkardıydı vs. derken bir de bakmışım ki her şeyden çok bunalmışım, kendimi dinlemeye ve dinlendirmeye ihtiyacım var. Bunun üzerine çantama birkaç parça kıyafet alıp çıktım yola beni nereye sürüklerse.(Tabii ki güzel kızımı birkaç günlüğüne anneannesine bırakmak kaydıyla.)İlk durağım İstanbul oldu. BÜYÜKŞEHİR İSTANBUL. Burda 1-2 gün hiçbir şey yapmadan sadece kitap okuyup, yatarak ve zamanımı nette geçirerek kendimi dinlendirdim. Bu 2 gün bana ilaç gibi geldi. İki senenin yorgunluğunu o kadar güzel çıkardım ki. Kızımı çok özlesem de sağlıklı,sakin, neşeli, sabırlı, huzurlu, mutlu bir anneye ihtiyacı olduğu için ikimiz de biraz dayanmak zorundayız. Yeni sezona yenilenmiş olarak girmemiz hepimizin hakkı diye düşünüyorum. Neyse İstanbul'dan bahsediyordum. İstanbul çok büyük bir şehir olduğu için fazla bir yerini gezemedim. Sadece Taksim meydanı,Kadıköy civarını dolaştım ve "ıııhhh" çok kalabalık. Birçok insanın bir arada bulunup da aynı zamanda yapayalnız olduklarını, gören gözlerle daha iyi algılıyorsunuz. İnsan kalabalığını görüyosunuz fakat şöyle bir dikkat edince onlara, arkalarından koşa koşa sahip oldukları insancığa ulaşmaya çabalayan "kalplerini" görüyosunuz.İnsanlar önde, kalplerini arkada bırakmış bir şekilde hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Kalabalık çok, eğlence çok;fakat mutluluk yok gözlerinde.Çağan Irmak "Issız Adam" filmiyle aslında bir erkeğin yalnızlığını değil, aynı zamanda orda yaşayan kadınlarında ıssızlığını anlatmak istemiş;fakat filme tek bir bakış açısıyla bakanlar maalesef bunu göremiyor. Buralardan sonra şunu düşündüm:"Adana'da küçük bir dünya kurmuşuz kendimize ve küçük dünyamızda güvenli, huzurlu bir şekilde yaşamımızı sürdürüyormuşuz." Şunu daha da iyi biliyorum ki ben küçük şehirlerin insanıyım. Gezip görülecek tarihi bir şehir benim için istanbul;ama asla yaşanılacak bir yer değil. Çocuğumu da böyle bir yerde büyütmek istemezdim. Güvensiz, sürekli temkinli olman gereken, kültürel değerlerin yitirildiği bir yer ne benim için ne de çocuğum için uygun değil bana göre. Adana'ya bakış açımı tamamen değiştirdi burası. Bunların yanı sıra İstanbul tarih kokan bir "aşk" şehri, o kadar güzel ki yapıları. Cezayir sokağı, Çiçek pasajı, Galatasaray lisesi, boğaza bakan o yalıların yıllara inat asil duruşu, kız kulesi, camileri, hisar,bunların denizle kucaklaşması hepsi birbiriyle o kadar güzel bütünlük oluşturuyor ki... Uzaktan oturup bunların birbiriyle fısıldaşmalarını dinleyeceksiniz gözlerinizi kapatıp. Hepsinin bir araya gelip bu güzelliği oluşturması o kadar büyüleyici ki...
Nostaljik bir şehir. Bende eskiye ait şeyleri çok sevdiğim için beni etkileyen tek tarafı da eskilerden içinde bir şeyler barındırması.
Bunlar benim izlenimlerim, doğru ya da yanlış, bana nelerin değerli olduğunu, nelere sahip olduğumu gösterdi.


Canım kızım seni o kadar özledim ki, fotoğraflarına bakamıyorum üzülmemek için. Seni çok ama çok seviyorum canım bebeğim.

Şehirden görüntüler







Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...